[anadolu home] [contents] [by authors] [by category] [subscription]
Volume 6, No 4, Winter 1996 [back]

Dinmeyen Yara: Basörtüsü

Mehmet Suat

Refahyol iktidari ile inanç hürriyeti önündeki engellerin bitecegi konusunda epeyce umutlanmis idik. Fakat devletin kurumlari üzerine tasarruflari olanlar, önceki tavirlarinin daha sertini ve agirini sergilemeye ne yazikki devam ediyorlar. Bir kaç hafta evvel Yüksek Askeri Sura karariyla 58 subay ve astsubay irticai faaliyetlerinde ötürü ordu ile ilgileri kesildi. Bunlara istinat edilen suçlar, ya eslerinin kapali olmalari, bayanlarla toklasmamalari ve hatta hacca gitme konusunda olan istekleri konusunda yogunlasmisti. Asagida Ayse Gönen'in biri Ahmet Tasgetiren'in kösesinde digeri de ayri bir yazi seklinde Yeni Safak gazetesinde çikan mektuplarinin özetleri bu konuda çekilen izdarabin ne boyutlarda oldugunu göstermesi açisindan ibret vericidir.


Peki geri kalan suçsuzlar kimler?

Gittigim bir nikahta tanidigim bir tesettürlü hanimefendiyi gördüm. Yasi benden küçüktü ama sanki yaslanmisti. Hayrola dedim. Sikintilarimiz var dedi. Maddeden oldukça zengin olan, haya edep, iman ve tevazu üniversite mezunu bu hanim, öyle kolay kolay yipranmazdi. Sikintisinin esinden dolayi oldugunu anlatti. Esi bir askeri hastahanede cerrahi doçentiydi. Profesörlügüne az kalmisti. Birden Dogu'da ameliyathanesi bile olmayan bir saglik birimine tayin edilmisti.

Ankara da yerlesik olan ve esi tarafindan epey maddi imkani olan doçent bey idari mahkemesine veriyor. Hiç bir suçu olmayan doçent kardesime Danistay görev iadesi vermis. Doktor bey, tekrar vazifesine geri dönmüs.

-Peki bunda üzülecek ne var? dedim. Anlatti:

-Su anda cerrah olan esimi, dosyalari istif ettikleri bir odaya koydular. 6 aya yakin o odada aksama kadar oturuyor. Hastaya bakmasi yasak. Ameliyat yasak. Hastahane idaresi senin görevin o odada oturmak. Asistanlar gelir dertlesir, dediler.

Sebebini sordum. Hanimefendi cevap verdi.

-Hiç bir sorusturma veya ceza yok. Yalniz benim verdigim resimlerde basim örtülüydü, o kadar.

Bu odaya konma isine ne kadar devam edilecegini sordugumda ise, bugünü kastederek:

-Zaten Askeri Sura karari ile görevine son verilecekler arasindaymis, karari bekliyoruz, dedi.

Evet Yargisiz infaz gerçeklesti. 69 subaydan 58 subay irtica faaliyetten dolayi görevinden alindi. Digerlerini bilmiyorum ama, doçent bey hiçbir sorusturma bile geçirmemisti. Suçu sirf esinin basinin örtülü olmasiydi. Ve benim Basbakanim, inanç hürriyeti sözü veren benim Basbakanim, esinin örtüsü dolasiyla irticaci subayin görevine son verilmesi kararini, her gün bes vakit Allah ü Ekber diyerek tekbir getirdigi elleriyle imzaliyor... Ne aci...

......

Ayse Gönen (Yeni Safak, 12.12.1996)

Kimim ben?

Yil 1970. yer Milli Egitim Bakanligi, Ankara... Bakanliga tayinim için dilekçe vermistim. Es durumum dolasiyla Ordu iline tayinimi istemistim. Az sayida yabanci dil bilen ögretmen var. Ben bes sene boyu aldigim lisan egitimi sayesinde tayin edilecegim Ordu'da Imam Hatip Lisesi'nde Ingilizce derslerine girecegim.

Bakanliga yaptigim müracaat evrakinda basi açik resimlerim vardi. Gene müdürün sekreteri tayin evrakimi elime veriyor. Tesekkür ederek ayrilip merdivenlerden iniyorum. Ben inerken sekreter hanim sinsi bir gülüsle müdürün odasina giriyor. Içimde bir sey ciz ediyor.

Milli Egitim Bakanligi binasinda çikip Kizilay'a dogru giderken arkamdan nefes nefese kalmis bir ses beni çagiriyor. Ayse Gönen siz misiniz?

Bakanlik hizmetlisine evet deyince beni genel müdürün çagirdigini söylüyor. Yolda yakalanmis bir mücrim gibi genel müdürün odasina giriyorum. Genel müdür bana bakip, hasta olup olmadigimi soruyor. Saglikli oldugumu söyleyince basimdaki örtünün anlamini soruyor.. Susuyorum. "Evraklarini birak ve disari çik" diyor. Ögretmenligim basimdaki örtü yüzünden baslamadan bitiyor. Anlattigim herkes bana yalniz "Vahh vah! olur mu böyle sey?" ile sahip çikiyor.

Yil 1988. 28 Ocak Pazartesi. Saat 11.00. Yer Ankara Emniyet Müdürlügü, Trafik vize Subesi. 150 kadar kisi Emniyet koridorlarinda "S" çizerek siradayiz. Ehliyetimizin göz muayenesi ile vizesini bekliyoruz. Sirada bir tek ben bayanim.

Bizden sonra gelen siraya giriyor. Birden taka tak eden bir topuk sesi duyuluyor. Gelen ikinci bir bayan. Siradisi içeri girmek isteyince vize odasinin kapisindan geri çevriliyor. Bayan yanda bekliyor. Biraz sonra daha sivri topuklu, oldukça parlak giyimli göz alici bir bayan daha geliyor. Filancanin tanidigi oldugunu, sahnede program provasi oldugu için vaktinin az oldugunu anlatiyor. Polis memuru peki diyor diger bayanla yeni gelen bayani içeri aliyor. Ben de siradan çikip son bayan olarak içeri girmek istiyorum. Kapidaki polis memuru beni durduruyor.

-Sen dur bakalim, sirana gir" diyor.

-Ama üç kadiniz, ikisi içeri girdi, ben de onlarla gireyim.

-Hayir giremezsin, sen bekleyeceksin" diyor.

-Ama onlar girdiler" diyorum.

Cevap aci ve samar gibi:

-Onlar bayan" diyor.

Ters dönüp sirama giriyorum. Cinsiyetimi düsünüyorum.

Onlar bayan ama ben basörtümle neyim acaba?

Yil 1989. haziranin sonlari. Yer Ankara Numune hastahanesi dördüncü cerrahi klinigi.Içimizde yalniz bir hastanin basinda örtüsü yok. Benden baskasi köyden gelmis. ben kanser hastasiyim. Yakalandigim hastalik maalesef vucudumun bazi kisimlarina yayilmis. Hastaligi kabullenmem zor. Üzgünüm, agliyorum. Diger hastalarin çogu da benim gibi kanser. Hepimiz doktorlarin agzindan çikacak bir tek söze, bir teselliye bakiyoruz.

Sabah viziti... klinik sefi ardinda birçok doktorla geliyor. Önce teker teker hastalari muayane ediyor. Sira bana gelince yatagimin ayak ucunda dikiliyor. Ters ters bakip

- Aç basini" diyor.

Sasiriyorum.

-Bu hasta basini açacak" diyor.

Oysa hastaligim basimda degil. Vücudumumdaki kanser maalesef birçok organima da yayilmis durumda. Ben oldukça üzgün, hekimden deva beklerken, "Basini açacaksin" talimati karsisinda dehsete kapiliyorum.

Alti saat süren ameliyattan sonra hastahanede yattigim o gün içinde klinik sefi ne beni, ne diger hastalari muayene bile etmiyor. Günde iki defa odaya girip, yatagimin basucuna dikilip basimi açmam gerektigini söylüyor.

Yil 1996. Günlerden cuma. Eylül ayinin bir cuma günü. Yer Ankara Gazi Üniversitesi Hastahanesi. Kizim 16 yasinda Tip Fakültesini kazanmis. Kayipsiz 6 senede Tibbi bitirmis. Ilk girdigi TUS sinavinda 10 bin doktoru geride birakarak uzmanlik yapmaya hak kazanmis. Ve göreve baslamak için hastahaneye gitmis. Bölüm baskanina giden kizima baskan:

-Aç basini, diyor. Basini açmazsan sana görev yaptirmam.

27 sene evvel benim karsilastigim zulme, aynen kizim ugruyor. Ilahi tecelli demeyin sakin. Gelin artik, ya inandiginiz davada bir seyler yapin, veya bu vücudun üzerindeki bu basi alin. Tabii size düsen baska görevler yoksa..

Ayse Gönen 5.12.1996 Ankara
(Ahmet Tasgetiren, Yeni Safak, 10.12.1996)

©1996 anadolu
This article can be reproduced provided that full credit is given to anadolu
Bu yazi anadolu'ya atif yapilmak kaydiyla kopyalanabilir.

For your comments / Yorumlariniz için anadolu@wakeup.org
Please reference the article title, volume, and number
Lütfen yazi basligi, cilt ve numarayi belirtin