[anadolu home] [contents] [by authors] [by category] [subscription]
Volume 2, No 4, Fall 1992 [back]

Iflas

Mustafa Eraslan

"Müflis kimdir bilir misiniz?" diye sormustu birgün Peygamber Efendimiz (sav) ashabina. Yani kimdir iflas eden? Dediler ki "Müflis dirhemi dinari, metai olmayan insandir." Yani parasi, mali mülkü olmayan insandir müflis. Allah Resulü (sav) buyurdu, "Müflis sizin bildiginiz gibi degildir. Dünyada iflasin çaresi vardir.

"Müflis (kiyamet günü) mahkeme-i kübraya namazla, oruçla zekatla gelir". Hayati boyunca namaz kilmistir, orucunu tutmustur. Bütün ömrünün zekatini vermistir. Ama müflis su vaziyetle gelir: O birini azarlamis, saymis sövmüstür ona. Müflis birine iftirada bulunmustur. Islemedigi birseyi ona isnad etmistir. Müflis birinin malini yemistir. Müflis birinin kanina girmistir. Müflis birisini dövmüstür. Ve huzur-u Rabb-ül Alemine gelince onun hasenati alinir, namazi, orucu, zekati alinir öbürüne verilir de o büyük sermayeye sahipken eli açik kalir ve iki büklüm olur." Iste müflisi boyle tarif ediyordu Resulullah (sav).

Kur'an, "Yaziklar olsun hümeze-lümeze yapanlara" diyor. "Insanlari arkadan çekistiren, gözle kasla alay eden her ferdin vay haline!" diyor [Hümeze 1]. Mahkeme-i kübrada bin kat yaptiklarinin acisini görecekler. Iste bu müflistir. Ibadet-u taat yapip da insanin orada perisan ve derbeder olmasi ne acidir. Allah hepimizi bu kötü akibetten muhafaza buyursun.

Müslümanlarin Biribirine Karsi Tavri

Insani münasebetlerde son derece mühim bir husus, müslümanlarin birbirine karsi alacagi tavirdir. Önce kim müslümandir, kim degildir, bunun bilinmesi büyük önem tasir. Sonra müslümanlarin birbirine karsi haklarinin bilinmesi ve bu haklar hangi hallerde kaybolur, bu hukuka nasil riayet edilir bilinmesi lazimdir. Günümüzde dünyanin degisik yerlerindeki müslümanlar arasinda yaygin bir hastalik haline gelmis olan diger müslümanlari degisik sifatlarla ve hatta kafirlik veya münafiklikla itham etme illeti alem-i Islamin toparlanmasini istemeyen hasimlarinin ekmegine yag sürmektedir.

Müslüman, kardesinin kusurlarini Islami ölcüler içinde göstererek uyarir. Aksi halde su üç durumdan biri mevzu bahisdir:

  1. Kesin bilmedigi bir mevzuda zanna binaen hareket ederek hasimlarinin oyunlarina alet olan saf bir müslümandir.
  2. Karsisindakini mü'min veya müslüman kabul etmemektedir.
  3. Bunu kasitli yapan, aslinda kendisi amelen veya itikaden münafik (veya mülhid) bir kimsedir.

Ilk iki siktaki kimseler için saniyoruz asagida aktarilan veya verilen kaynaklardaki rivayetler yeterli bir fikir verecektir. Üçüncü sik için zaten ümit yoktur. Böylelerine söylenecek hiçbir söz bir fayda getirmeyecek, aksine eline malzeme vererek yeni saldiri metodlari gelistirmesine sebep olacaktir.

Kimdir Müslüman?

Müslümani kafirlik, münafiklik ve benzerleri tabirlerle itham edemeyiz. Dinimiz kime kafir kime münafik dendigini, denebilecegini açiklikla belirtmistir. Akaid alimleri, "Bir kimse kalbiyle inanmasa bile, diliyle imani ikrar ettikten sonra kendisine müslüman muamelesi yapilacagini ittifakla söylerler. Feteva-yi Bezzaziye'de "Muhammedu'r-Resulullah" diyenin, "Amentu bima amene'r-Resul [Resul'un (sav) inandigina inandim]" diyenin ve hatta "Allahu vahidun [Allah birdir]" diyen kafirin bile müslüman addedilecegi, bir kimse birisi için Cami-i Kebir'de namaz kilarken gördüm dese, bir baskasi da mescidde onun namaz kildigini te'yid etse müslüman addedilecegi te'yid edilir.

Bu hususla ilgili olarak, Hz. Üsame'nin hadisesi meshurdur. Bir savas esnasinda kelime-i sehadet getiren hasmini öldüren Hz. Üsame'yi Peygamberimiz (sav) siddetle azarlar: "Ey Üsame, 'lailahe illallah' diyen bir kimseyi niye öldürdün?" Hz. Üsame (ra) kendisini söyle müdafaa eder: "Ey Allah'in Resulü, o, bunu ölümden kurtulmak için söyledi." Bu cevap üzerine Peygamber (sav) "Kelime-i tevhidi getireni niye öldürdün ey Üsame?" diye o kadar çok tekrar eder ki, Hz. Üsame (ra) üzüntüsünün büyüklügünden: "Keske o güne kadar Islamiyet'e girmemis olsaydim da böyle bir cinayeti islemekten uzak kalsaydim" temennisinde bulunur. Müslim bir rivayetinde söyle der: "Onun bu ikrarda samimi olup olmadigini ögrenmek için kalbini yardin mi?"

Kelime-i tevhid ve kelime-i sehadeti ikrar edenlere münafik demek de kesinlikle yasaktir. Basta Buhari olmak üzere siyer ve hadis kitaplarinda geldigine göre, bir sohbet sirasinda (müslümanlara çokça eziyet vermis olan) Malik ibnü Duhaysin'in adi geçer. Ashabdan biri, "O bir münafiktir, Allah ve Resulünü sevmez" der. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) söze karisarak: "Böyle söyleme, görmüyor musun 'lailahe illallah' dedi ve bununla da Allah'in rizasini talebetmektedir" buyurur. Öbürü tekrar, "Fakat biz onu daha ziyade münafiklara dönük ve onlara hayirhah görüyoruz" derse de Hz. Peygamber (sav): "Allah'in rizasini kazanmak arzusuyla 'lailahe illallah' diyeni Cenab-i Hakk atese haram kilmistir" cevabini verir. [Buhari ve Muslim]

"Ben Insanlarin Kalblerini Arastirmakla Emredilmedim"

Resulullah (sav) bir gün zekat malini pay ederken dagitimdan memnun olmayanlardan biri haddi asarak Peygamber Efendimizi (sav) üzmesi karsisinda Hz. Halid b.Velid (ra), "Ya Resulullah müsaade buyur kellesini uçurayim" der. Hz. Peygamber (sav), "Hayir, belki o namaz kilacak (ve böylece Allah onu affedecek)" buyurur. Hz. Halid (ra) "Diliyle söyledigi kalbindekine hiç uymayan ne kadar çok namaz kilan var" karsiliginda bulunur. Peygamberimizin (sav) bu söz üzerine verdigi cevap, mevzumuz olan illete çare olarak altin harflerle yazilmaya deger: "Ben insanlarin kalplerini arastirmak, karinlarini yarmakla emredilmedim".

Bu hadislerin isigi altinda, herhangi bir müslüman hakkinda "Onun kildigi namaza bakma, riyadan ibaret," "0, elalemi aldatmak için hacidir" gibi sözlerin dinen ne büyük ölçüsüzlük ve cinayet oldugu anlasilir.

Topragin Kabul Etmedigi Cenaze

Kur'an-i Kerim'in nassina göre, degil namaz kilip oruç tutan, Islam adabina uygun selam veren bir kimseyi bile müslüman kabul edip öyle muamele etmek gerekmektedir: "Ey iman edenler, Allah yolunda harbe çiktiginiz zaman (meselelerin) tam açiklanmasini bekleyin. Size (müslümanca) selam verene, dünya hayatinin geçici menfaatlerini arayarak: 'Sen mü'min degilsin' demeyin" [Nisa 94]. Ayetin sebeb-i nüzulü, konumuz yönünden oldukça enteresan. Hz. Peygamber (sav) tarafindan yollanan askeri bir birlikten Muhallem ibnü Gassam önlerinden kaçmayip sürüsünün basinda kalan ve kendilerine selam veren birini öldürüyor. Kendisi de bir müddet sonra ölüyor. Üç sefer gömüldügü halde her defasinda cenazesinin toprak tarafindan disari atildigi belirtilir. Durum Hz. Peygambere (sav) haber verilince, "Arz aslinda bundan daha serirlerini de kabul eder. Fakat Allah size 'lailahe illallah' cümlesine hürmetin ehemmiyetini göstermek istedi" der.

Kurtulan Firkanin Vasfi

Bu söylenenlerle ilgili olarak sunu da belirtelim ki, Islam inancinda bir kimseyi tekfir etmek son derece tehlikeli, son derece büyük vebali olan bir davranistir. Hz. Peygamber (sav) söyle buyurur: "Kim kardesine kafir derse, ikisinden biri mutlaka kafir olmustur. Eger itham edilen kafir degilse, küfür itham edene döner" [Buhari]. Bu hadiste dile getirilen tehdidin ciddiyetini belirtmek için sunu kaydedelim ki Ehl-i Sünnet ve'l Cemaat disinda kalan sapik mezheplerden Haricilerin tekfir edilip edilemiyecegi münakasasinda bazilari hiçbir sey söylememeyi tercih ederken, bazilari yukaridaki hadis-i serifi zikretmisler ve "Onlar Islam ümmetini tekfir ettiklerine göre kendileri kafir olmustur" demislerdir.

Burada kaydi gereken bir baska mühim hadis de Hz. Peygamberin (sav) Islam ümmetinin 73 firkaya ayrilip bunlardan sadece birinin firka-naciye (yani kurtulusa erecek olan hak yoldaki firka) olacagini haber verdigi rivayetidir. Bu firkanin kimler oldugu sorulunca su cevap verilmistir: "Onlar, benim yolum üzerinde olanlar, ashabim, Allah'in dini üzerinde cidal ve münakasaya girmeyenler ve herhangi bir günah sebebiyle tevhid ehlinden birini tekfir etmeyenlerdir."

Nereden Kaynaklaniyor?

Böylelerinin (tekfir edenlerin) hatasi, dini bilgilerinin sigligindan ve sathiliginden ileri gelmektedir. Muhataplarini itham ederken dayandiklari delil sabit ve kat'i olmakla beraber verdikleri hükme delaletleri zannidir ve yaptiklari kiyas fasiddir. Yani o fiilin o hükme delalet ettigini zannederek itham etmektedirler. Hele bir de ise zan ve töhmetler girerse halihazirda sahit oldugumuz üzücü tablo ortaya cikar. "Iyice bilmedigin bir seyi söyleme, arkasina düsme! Çünkü kulak, göz kalb, bunlarin hepsi yaptiklarindan mesuldür" [Isra 36].

Bu hususu açiklama sadedinde birkaç misal zikredelim: Resulullah (sav) bir hadislerinde, "Zina yapan bir kimse, zina yaptigi esnada mü'min olarak zina yapmaz. Sarap içen kimse de içme aninda mü'min olarak, sarap içmez. Hirsiz da, hirsizlik esnasinda mü'min olarak hirsizlik yapmaz" buyurur. Kendisi için istedigini kardesi için istemeyen kimse için de ayni ifadeye yer verilir. Halbuki baska bir hadis-i serifte "'Lailahe illallah' deyip sonra da bu söz üzerine ölen her kul cennete gider" buyurulur. Hz. Ebu Zerr'in (ra) hayret ederek üç defa "Zina etse ve hirsizlik yapsa da mi?" diye sormasi meshurdur. Dördüncü seferde "Evet, Ebu Zerr'in burnu toprakla sürtülmesine ragmen zina etse de hirsizlik yapsa da (O kul cennete girecektir)" buyurdu.

Misaller çoktur. Alimlerimizin açiklamasina göre, Resulullah (sav) bu çesit ifadelerinde mutlak manada iman yoklugunu murad etmemistir, kamil manada imanin yoklugunu murad etmistir. Sözgelimi içki içen kimse imanini kaybetmemistir, fakat kemal mertebedeki (mükemmel) imandan mahrumdur. Kendisi için istedigini kardesi için istemeyen kiskanç ve bencil kisi de böyle, mutlak manada gayr-i mü'min (yani kafir) demek degildir. Belki kamil bir iman sahibi degildir demektir.

Demek oluyor ki tek bir hadis veya tek bir ayete bakip hüküm yürütmek bizi hataya sürüklemektedir.

Dinleyen de Mes'ul mü?

Bu mevzuda Riyaz-us Salihin'de "Giybet dinlemenin haram olduguna, isiten her hangi bir kimsenin bu sözü söyleyen adam üzerine red ve inkar etmekle emrolunduguna, müdafaadan aciz bulundugu takdirde mümkün ise o meclisten ayrilmasina dair ayet ve hadisler" adli bölümden birkaç alintiyla iktifa edecegiz.

Allah-u Teala söyle buyuruyor: "Bunlar (o kadar iyi adamlardir ki) yalan yanlis bos sözler isittiklerinde savusup giderler, ondan yüz çevirirler" [Kasas 55].

Ebu Derda'dan (ra): "Bir kimse kardesinin irz ve serefini giybet edene karsi müdafaa ederse, Allah-u Teala kiyamet günü o kimseyi Cehennem'den uzaklastirir" [Tirmizi].

Emr-i Bil Ma'ruf Nehy-i Anil Münker

Burada hemen akla gelen soru: O halde "emr-i bil ma'ruf, nehy-i anil münker" nasil yapilacak? Gördügümüz yanlislar ve haksizliklar karsisinda nasil tavir alacagiz?... Bize her mevzuda misal teskil eden Peygamberimiz (sav) bu mevzuda da Muhammedi yolu gösteriyor.

Mekke'den Medine'ye sevdigi bir kadin için hicret eden adama Ashabdan (rae) bazilari "Ümmü Kays'in muhaciri" demislerdi. Durum Allah Rasulü (sav)'e anlatilinca O, su meshur hadisiyle durum degerlendirmesi yapmistir: "Ameller ancak niyetlere göre degerlendirilir. Herkese ancak niyetinin karsiligi verilir. Kimin hicreti Allah ve Resulü içinse o, Allah ve Resulü'ne hicret etmis olur. Her kimin de hicreti elde etmek istedigi bir dünya menfaati veya evlenmek istedigi bir kadin içinse onun hicreti niyetlendigi seylere olur." [et-Tac]

Resulullahi (sav) cemaatle namazda yakalamak için mescidin girisinde rükua gidip rüku halinde yürüyerek safa karisan Hz. Ebu Bekir'e (ra): "Allah sevkini artirsin, fazla ileri gitme" diyerek hem dua hem nehyetmisti [Buhari].

Bazan da bu uyarma, irsad veya ikaz açikça degil, kapali bir yoldan ve isim vermeksizin yapilabilir. Mesela Hz. Peygamberin (sav) "Bazilarina ne oluyor ki söyle söyle yapiyorlar?" buyurmasi gibi. Hata eden bu genel ifadeyi isitince kendisini uyarmak için oldugunu anlayacaktir. Namaz kildirirken uzatanlar bu sekilde ikaz edilmislerdir.

"Rabbin yoluna hikmetli söz ve güzel ögüt ile davet et" [Nahl 125].

Ibn-i Mesud'dan (ra): "Ashabimdan hiçbiri digeri hakkinda hoslanmayacagim birseyi bana ulastirmasin. Çünkü ben salim bir kalb ile yaniniza çikmayi arzu ederim" [Ebu Davud ve Tirmizi].

Hesabini iyi yapan ve böylece kiyamet gününde iflas etmekden uzak kalan kulardan olabilme niyaz ve temennisiyle...


Kaynaklar:

Kur'an ve Sünnette Müslüman Sahsiyeti, Prof.Dr. M. Ali Hasimi
Emanet ve Ehliyet, Yusuf Kerimoglu
Hz. Peygamber ve Ilim, Dr.Yusuf El Kardavi
Kütüb-u Sitte Muhtasari, Tercüme ve Serhi, Prof.Dr. Ibrahim Canan
Riyaz-üs Salihin ve Tercemesi, Muhyiddin-i Nevevi
Hayat-üs Sahabe, M. Yusuf Kandehlevi

©1992 anadolu
This article can be reproduced provided that full credit is given to anadolu
Bu yazi anadolu'ya atif yapilmak kaydiyla kopyalanabilir.

For your comments / Yorumlariniz için anadolu@wakeup.org
Please reference the article title, volume, and number
Lütfen yazi basligi, cilt ve numarayi belirtin