[anadolu home] [contents] [by authors] [by category] [subscription]
Volume 2, No 1, Winter 1992 [back]

Dogu Avrupa ve Orta Asya'daki Müslümanlar

Soner Yamen

Müslümanlar, tüm dünya çapinda, yirminci yüzyil basindan ortalarina kadar hezimetler gördüler, zilletin her türlüsünü çekmek zorunda kaldilar. Çile devrinin adami, büyük sairin Safahat'ini incelerseniz, yikilisi görüp de gözlerini kapamayan bir insanin neler çektigini hissedebilirsiniz. Zulümle öldürülen milyonlarca masuma mi yanarsiniz, ayaklar altina alinan namusumuza mi, yoksa hepsinden daha acisi, içimizden çikan soysuzlara mi? Bütün bunlarin hikmeti ne idi, neden basimiza geldi gibi sorularin cevabi aranabilir ve aranmali da. Ama bizim burada üzerinde durmaya çalisacagimiz konu biraz farkli. Daha çok bugün ne yapabiliriz sorusuna cevap aramaya yönelik.

Arkadaslarimizin hemen tamami, Türkiye'de ortamin az çok yumusadigi bir zamanda dünyaya geldiler. "Millî Sef" dönemini görmedik. Yasli ninelerin çarsafina el uzatildigi dönemi de sadece dinledik. Kur'an okunmasinin, ezanin yasaklandigi zamani görmedik. Dedelerimizden dinledik camilerde askerlerin iskan edildigini. Üniversitedeki kardeslerimizin bas örtüsüne el uzatilmaya çalisildigini, yasayarak gördük ve acisini içimizde hissettik. Ama sonuçta bütün bunlar, "bel kemigi kirilmis" bir küfrün son çirpinmalariydi. Insaallah verecegi zarar da o kadar çapli olmayacak artik.

Ama yanibasimizda, önemli kismiyla dün denecek zamanlara kadar kader birligi yaptigimiz milyonlarca müslüman, mutlak küfrün tahakkümünden daha yeni kurtulmus durumdalar. Biz çok hazirliksiz ve kendimizi henüz toparliyor olsak da, bu insanlara göre çok iyi durumda sayiliriz. Arnavutluk'tan, Yugoslavya'dan, Özbekistan'a, oradan Kazan'a, belki Mogolistan'a kadar genis bir cografya üzerinde, milyonlarca müslüman komünizmin agindan yeni kurtulmus, çagi karsilamaya hazirliksiz haldeyken, bizim bunu kendimize dert edinmememiz, hesabi verilebilecek bir sey degildir. Bu mesele, müslüman ümmetin meselesidir. Devletler, petrol zenginleri, o bu ne yapmis, bizi o kadar ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren, ümmet olarak ne yaptigimiz ve neler yapabilecegimiz meselesidir. Eger mesuliyet omuzlarimiza yüklenmisse, bunu yükleyen Kadir-i Mutlak, elbette biz elimizden geleni yaptiktan sonra, kandan irinden deryalari gülsene çevirmeye de muktedirdir. Yeterki biz üzerimize düseni hakkiyla yerine getirelim. Hem, biz hiç bir sey yapmadan, sadece mazlumlarin duasiyla o zulüm sistemi ates görmüs tereyagi gibi eriyivermedi mi?

Ama bugün, bir zulümden kurtulan bu kardeslerimizi baska zulmetler bekliyor köse baslarinda. Yugoslavya'da olup bitenleri hepimiz takibediyoruz içimiz burkularak. Orta Asya cumhuriyetlerinin önünde de büyük engeller var. Bizim insanlarimiza, bizim meselemize Avrupa'nin kafirlerinin merhem olmasini beklemiyoruz herhalde. Soru kimin mesul oldugu degildir. Kimin, kimlerin mesul oldugu ortada. Soru su: "Ne yapabiliriz?"

Öncelikle, ümmet içinde birinci dereceden mesul olanlar Türkiye müslümanlaridir. Hem cografi ve tarihi yakinlik, hem ayni dili konusuyor olmamiz, bu mühim meselede bas sorumlu olarak bizi ortaya sürmüstür. Bu konuda hükümetin, disislerinin, diyanetin ne yaptigina bakmadan hepimiz, ne yapabilecegimizi arastirmak, bu konuda kafa yormak zorundayiz. Her meselede oldugu gibi, burada da içimizdeki ve disimizdaki kafirler ve münafiklar engel olmaya, fitne ve fesat çikarmaya çalisacaklardir. Nitekim Türkiye'den sirf Allah rizasi için Orta Asya cumhuriyetlerine giden müslümanlari bir yerlere ihbar etme gayretleri malum çevrelerde sürüp gidiyor. Ama onlar istemeseler de, biz üzerimize düseni yaptiktan sonra, nur zulmeti dagitacaktir.

Ne yapabiliriz? Efendimiz buyurdular ki: "Biriniz bir münker gördügünde bunu eliyle düzeltsin, buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin, buna da gücü yetmiyorsa kalbiyle bugz etsin." Bugün dünya dengeleri içinde güçlü sözü dinlenir bir devletimiz yoktur. Bu durumda yapilabilecek seyler sinirli, fertler ve guruplar bazinda yapilabilecek türden. Bunlari azimsamaya, küçümsemeye kimsenin hakki yok. Önce meseleyi sahiplenmemiz lazim, islâmî ölçüler içerisinde neler yapilabilecegi konusunda sanci çekmemiz lazim ve elimizde gerçekte hiç bir güç olmadiginin suurunda olarak, bütün bu isleri yaparken sürekli ihlasi koruyup koruyamadigimizi kontrol etmemiz lazim. Allah rizasi için olmayan amelde, daglar kadar altin da harcansa hayir yoktur. Ama bir avuç hurmayla da olsa, içinde ihlas varsa yapilan amel karsiliksiz kalmaz. Hendek zaferi böyle kazanildi.

Bugün olaylar çok süratli gelisme gösteriyor. Bugün söyledigimiz seyler yarin tarih olabilir. Bu sebeple güvenilir kaynaklardan, ne olup bittigini takibedebilmemiz lazim. Bunu bir kaç arkadasin yapmasi yeterli olabilir. Önemli olan, Bati'lilarin filtresinden geçmemis, ilk elden bilgilere ulasabilmek. Birbiriyle organize hareket edebilen bes on kisilik bir gurup bu isi yapabilir, hatta ABD'deki islâmî dergilere haber akisi bile saglanabilir. Yine bu bölgelerin tarihini iyi bilen arkadaslarin birbirleriyle irtibat halinde bulunmasi ile, kisa ve öz yazilarla bilgisayar, dergi vb. haberlesme imkanlarini kullanmasi ile ulasabildigimiz müslümanlarin genel bir fikir sahibi olmalari için gayret gösterilebilir. Vakti ve maddî imkanlari müsait arkadaslar bizzat bu yerleri ziyaret ederek hem bilgilerini artirabilirler, hem de orada geçirecekleri süre zarfinda tahminlerin üzerinde verimli isler yapabilirler. Daha önce bu tür ziyaretler yapmis arkadaslarla irtibata geçip bilgi almalari saglanabilir. Nasil gidilir, kaça malolur, nelere dikkat etmek lazim türünden sorularin cevaplarini bulabilirler. Hatta güvenilir kanallar olusturulabilirse, maddi yardim toplanip gönderilebilir. Bu olabilir, yapilabilirlerin listesini uzatmak mümkün. Yeterki biz bir seyler yapmak niyetinde ve azminde olalim.

Yarim asirdan fazla ezansiz, mabedsiz, hürriyetsiz kalmis bu kardeslerimize en azindan vefa borcumuz var. Düsmanin vahsiligi mi, yoksa dostun vefasizligi mi daha acidir, onu, buna maruz kalanlara sormak lazim.


©1992 anadolu
This article can be reproduced provided that full credit is given to anadolu
Bu yazi anadolu'ya atif yapilmak kaydiyla kopyalanabilir.

For your comments / Yorumlariniz için anadolu@wakeup.org
Please reference the article title, volume, and number
Lütfen yazi basligi, cilt ve numarayi belirtin